Uygur Destanları
Uygur Destanı’nın elimizde Türkçe, manzum parçaları yoktur. Destan, Çin ve Îran kaynaklarında, değişik iki rivayet halinde yazılıdır. Buraya alınan metin her iki rivayetten seçilmiş bazı parçaların birbirini bütünlemesiyle meydana gelmiştir. Metnin bazı yerleri kısaltılmış bazı yerleri de açıklanarak yazılmıştır.
Destanda, gerek inanış, gerek halk felsefesi; toprak, vatan anlayışı ve devlet idâresi bakımından mânâlı çizgiler vardır. Milletce bir Tanrı kurd’un çocuğu olma inancı, Uygur destânında da görülür. Bir ağaç kovuğunda, nurdan doğan çocuklar, halka Tanrı tarafından hâkan gönderilmiştir. Fakat Tanrı çocuğu olmak, yurt idâresinde gevşememek için kâfi değildir.
Destandaki halk rûhu, bir hükümdarın, bir düşman prensesi için vatandan, hatta en küçük bir taş parçası vermesine razı olmuyor. Vatandan parça vermeğe kalkmak, zamanla, bütün yurdu yok eden; uğursuz bir başlangıç sayılıyor.
Millet düşünüyor ki, devlet, kendi savaş gücüne güvendikçe sağlamdır. Savaş olmasın diye düşmandan kız istemek, yaşama ve müdafaa gücünü kaybetmektir.
*
Yukarıdaki metin daha çok Çin kaynağındaki rivâyete uyularak yazılmıştır. Îran kaynağındaki rivâyetin yukarıdaki metinden ayrılan tarafları şunlardır:
Îran rivâyetine göre “Tuğla ve Selenge ırmaklarının birleştiği yerde bir fındık ağacı ile bir kayın ağacı vardı. Uygurlara, Tanrı’nın yolladığı çocuklar bir ağaç karnında değil, bu “İki ağaç” arasında beliren ve kabaran bir dağın kendi kendine yarılmasıyle açılan beş odacıkta bulundular.”
Bu beş çocuğun adları, Îran rivâyetinde bir bir yazılmış ve en akıllıları olan Bugu’nun halk tarafından hâkan seçildiği anlatılmıştır.
Çin rivâyetindeki Kutlu Kaya’nın yerini İran rivâyetinde fıstık şeklinde bir taş almıştır. Bu taş, Bugu Han’a, rüyâsına giren ak sakallı, ak değnekli bir ihtiyar tarafından verilir. İhtiyar, Bugu Han’a “Bu taşı sakladığın müddetçe dünyanın dört bucağına hâkim olacaksın.” der.
Îran rivayetinde ayrıca Bugu Han’a Tanrı tarafından verilmiş üç karga vardır. Bu kargalar, hâkana memlekette olup bitenleri haber verirler. (Bir hâkanın yurddaki vak’alardan günü gününe haberdâr olması lüzûmunu düşündürürler.)
Nihâyet Îran rivâyetinde Bugu Han’ın rüyâsına girerek ona tâlimat getiren ilâhi bir kız vardır ki bu , rivâyette, diğer güzel bir destan ve inanış unsurudur.
N. Sâmi BANARLI, Resimli Türk Edebiyat Dergisi 2001;s:29