Ayna’nın Felsefesi

Henüz olgunlaşmamış insanda eğer bir değer hissediyorsanız ve o insan bu değerini hazmedecek seviyede değilse, ona iltifâtınızı fazla yaldızlı sözlerle söylemeyiniz. Sonra o, kendi kabiliyetinden, insanlık da böyle bir istîdâdın gelişmesinden mahrum kalır.

 

Mevlânâ Celâleddîn Rûmî , “aynanın saflığını onun yüzüne karşı söyleyecek olursak, nefesimizden buğulanır, bize, bizi göstermez olur”, der. Böyle aynalar kadar saf, temiz ve ışıklı nice insan, yüzlerinin veya istîdâdlarının ışığı kendilerine çok erken ve patavatsızca haber verildiği için gönüllerinin ve zekâlarının, bütün ömürlerini aydınlatacak, ışığından mahrum kaldılar.

Çocuklara bile kabiliyetlerinin ışığı karşısında, bu yaptığın iyi ama daha iyisini yapmaya çalış! Bunun için de daha çok oku veyâ öğren! demek  doğrudur. Bir misâl olarak, genç bir şâire, karaladığı birkaç mısrâ karşısında “Sen bir dâhîsin!” diyecek olursak o sanat istîdâdını ebediyen buğulanmış görürüz.

İnsan insanın aynasıdır, diyen söz bile bâzan, gönlümüze akseden bir insan ışığını karşımızdakine iâde etmemek vazîfesini yükler…

 

Nihad Sâmi Banarlı, Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri, 2. baskı, sayfa 234