İbrik ve Leğen
İnsanlığın kimbilir hangi çöküntü manzarasında, Cenab Şahâbettin, teselliyi Allah’a serzenişte bulmuştu:
Beşeriyyetle müftehirken ben,
Dediler: Bir avuç çamur ceddin!
Sana şekvâda haklıyım senden:
Sen çamurdan bu abdi halkettin.
diyordu. Biz insanız diye övünürken, içimizde çamurdan yaratıldıklarını unutmayanlar vardı. Bize o eski mâcerâyı hatırlatacak hareketler yapıyorlardı.
Gerçi balçık ve insan hikâyesinde insanın çamurlaşması değil, çamurun insan hâline konulması mühimdir. İnanış öyle söyler ki, Tanrı, balçıktan insan yaratmak için ilk insanın çamurunu tam kırk gün yoğurdu. Öteki bütün varlıklara “Ol!” demiş ve onlar, o anda olmuşlardı. Tanrı yalnız insanı yaratmak için büyük sabrını ve yüce sanatını kullanmıştı.
***
Yine inanışa göre Allah’ın böyle özenerek ve işleyerek yarattığı varlıklar üçtü: Biri cennet, biri insan, üçüncüsü kalem’di.
Bunlardan Cennet’in Tanrıya hıyânetini bilmiyorum. Fakat kalem’in de insanın da yeniden çamurlaşmak için birbirleriyle yarışa girdikleri olmuştur. Cenab’ın gittikçe insanlaşacakları yerde gittikçe çamurlaşanlar karşısındaki şikâyeti, insan yürüyüşü önüne serilen bir bataklık karşısındadır.
Aynı Cenab, aynı düşünceyle muzdarip bir başka şiirinde, bir çocuk annesini özler gibi, Tanrı’yı arar:
Düşüp üstünde ağlamak dilerim
Söyle ey Tanrı! Dizlerin nerede?
duygusuyla sızlanır.
***
Demek ki hakîkatte her insan aynı çamurdan yaratılmış fakat zamanla kimisi tekrar çamurlaşmakta, kimisi daha çok insan olmakta…
Aynı madenden yapıldıkları halde birbirinden farklı oluş neden? Bu sırrı, gâlibâ en iyi, şâir Nâbî düşünmüş:
Nâbî edemez kısmet-i Hakkı idrâk
Çâlâk ise de ne denlü akl-ı derrâk
İbrîk ü leğen mâdeni vâhidden iken
Bîrinde su pâk birisinde nâ-pâk
diyor. İnsan aklı ne ölçüde çâlâk olsa, Allah’ın kısmet dağıtışındaki sırrı anlayamıyor. Eskilerin ellerini yıkarken kullandıkları ibrikle leğene bak. İkisi de aynı mâden yapıldığı halde ibrikten temiz su dökülür, leğende pis su birikir. Birinde su temiz ötekisinde pistir.
***
İbrik ve leğen aynı mâdenden yapılmış iki insandır. Birinde temiz, ötekisinde pis olan, insan rûhu ile ihtirasları elinde çamurlaşan insan nefsi’nin fesatlığıdır.
Nihad Sâmi BANARLI, Târih ve Tasavvuf Sohbetleri, 2. baskı, sayfa : 253-255.