Güzel evin hikâyesi

***

Bu neticeye bundan 25-30 yıl önce varsaydık ev kelimesinin öz Türkçe olmayışı beni evsiz kalmışım gibi üzebilirdi. Çünkü o zaman ben de mektepten ve çevreden aldığım terbiye îcâbı, aşırı milliyetçiydim. Daha doğrusu milliyetçiliği yalnız biz bize olmakta, içe kapanmakta sanıyordum. Ziya Gökalp’in;

Aruz sizin olsun, Hece bizimdir

deyişindeki dar görüş içindeydim. İlk verdiğim edebiyat derslerinde talebeme edebiyat yerine “sav erdem” dediğim olmuştu. Bir dilin bütün kelimeleriyle “özdil” olamayacağını biliyor, ama yine de içimin isteğine kapılıyordum. Bunda bir parça da İmparatorluğumuzun yıkılışı bize kendi öz milletimize ve öz vatanımıza dönüş diye tanıtan ve yalnız Anadolu topraklarına sığınmamızı bir zafer gibi gösteren zihniyetin tesîri vardı. Bu özdil gibi acayip bir “öz vatan” anlayışıydı. İyi ama Edirne öz vatandı da Selânik ve Üsküp neden değildi?

üsküpÜsküp ki Yıldırım Beyazıd Han diyarıdır

Evlâd-ı fâtihâne onun yadigârıdır

diyen şâir yanlış mı söylüyordu? Üsküp şehrini hiç yoktan vâr edenler biz Türkler, bizim atalarımız değil miydi?

Kars, Ardahan öz vatandı da Kerkük neden değildi? Bugün hâlâ yüzde doksanı Türk olan 300.000 nüfuslu bu şehir, Lozan onu hudutlarımızın dışında bıraktı diye artık vatan sayılmayacak mıydı?

Ve yıllar ilerledikçe anladım ki bu işlerde yalnız ilmin dediği doğrudur. Kaldı ki ilim benim dilim ve milliyetim adına hem gerçek hem de daha göğüs kabartıcı iftiharlar söylüyordu.

***

Bizim dil konusunda yapacağımız iş, kelime fethinden, hatta kelime ithâlinden korkmamaktır. Şu şartla ki onlara İngilizlerin, Fransızların bilhassa büyük Türk halkının yaptığı gibi derhâl millî damgamızı vurabilelim! Onları Türkçenin sesiyle ve kendi estetiğimizle millîleştirelim. Çünkü Ortak Medeniyet’ler içinde milletlerin en büyük zaferi işte bunu yapmak, bunu yapabilmektir.

Bizim dilimizi yıkıp mahvetmekle meşgul kişiler, bunu idrak edebilselerdi veyâ İkinci Dünya Harbi yıllarının aşağılık dil politikası Türkçeyi mahvetmeğe yönelmeseydi, şimdiye kadar hem Türk dili hem de Türk medeniyeti ne kadar yükselmiş olacaktı.

 

Nihad Sâmi BANARLI, Türkçenin Sırları, 34. baskı, sayfa : 83-85