Yeni Sembolistler
Dil, konuşmak, anlaşmak, sevişmek, en ince insan duygu ve düşüncelerini söylemek için sihirli vâsıtadır. Bu vâsıta ne kadar zengin, ince, güzel ve güçlü olursa; ne ölçüde, bir mûsikî gibi insan rûhunda derin duygular uyandırırsa insanlar, o kadar birbirleriyle anlaşır, sevişir, neşelenirler…
Hiç işlenmemiş, hamhalat, kütük gibi, diken gibi ya da sıvaşan bir madde gibi kaba, batıcı veyâ mide bulandırıcı sözlerle görüşmeye mecbur edilmek, bir milletin elinden alınan en büyük hürriyeti ve başına getirilen en büyük felâkettir.
Böyle başka kelimeli insanlar, başka dilden kimseler gibi, millet fertlerinin ruhûnu açmaz, gönlünü duygulandırmaz, arkadaş tutulacak, gönül verilecek insanlar olmak talihlerinin ziyan ederler.
Saz şâiri Karacaoğlan’ın, yabancı bir memlekette gezerken:
Vatan tutup bu yerlerde kalınmaz
Dilleri var, bizim dile benzemez.
diye sızlanışı bu millî ve beşerî duyguyu dillendirir. Bizde bir kısım uydurma Türkçecilerin bir isteği de budur. Milleti bölmek, parçalara ayırmak, birbiriyle anlaşamaz ve birbirini sevemez hâle koymak…
Nihad Sâmi Banarlı, Îman ve Yaşama Üslûbu 2.baskı, s:354.