Ağaç sevgisi

XIV. asır sonlarında Azerbaycan bölgesinde yazıya geçirilen bir Dede Korkut hikâyesinde bu sevgi bir ağaca karşı bir aşk, bir gönül ürperişi derecesine varacaktır:
“Ağaç ağaç der isem sana arlanma ağaç
Mekke ile Medîne’nün kapısı ağaç
Mûsâ Kelîm’ün asâsı ağaç
Büyük büyük suların köprüsü ağaç
Kara kara denizlerün gemisi ağaç
Şâh-ı Merdân Alî’nün Düldül’ünün eğeri ağaç
Zülfikâr’un kınıyla kabzası ağaç
Şah Hasan’la Hüseyin’ün beşiği ağaç
Eğer erdür eğer avrat korkusu ağaç

ağaç sevgisini İslâm büyüklerinin hâtırasıyla birleştirme geleneği burada bitmeyecek, aynı sözler XVI. asır saz şâiri Pîr Sultan Abdal’ın bir Nefes’inde:

Öt benim sarı tanburam
Senin aslın ağaçtandır
Ağaç dersem gönüllenme
Kırmızı gül ağaçtandır

Nurdandır Kâbe eşiği
Cihânı tuttu ışığı
Hasan Hüseyn’in beşiği
O da yine ağaçtandır

gibi, aynı gönül ürperişleriyle dolu söyleyişler hâlinde uzayıp gidecektir..
N. Sâmi Banarlı
Resimli Türk Edebiyat Târihi 2001;s:31